Bizler cumhuriyet yönetiminin içine doğmuş nesiller olarak ülkemizde her zaman cumhuriyet varmış gibi düşünebiliriz. Oysa tarih bize farklı bir şey söylüyor. Bizim cumhuriyetle tanışmamız son 100 yıldır. Ondan
Atatürk’ün 6 tane ilkesi olduğunu biliyoruz. Bu ilkeler onun şahsi düşünceleri olmaktan öteye geçip Türkiye Cumhuriyetinin temel dayanakları olmuşlardır. Türk tarihini anlamak için bu ilkeleri de bilmek gerekiyor.
Çağ değiştikçe insanların yaşadığı koşullar ve beklentiler de değişmiştir. Ancak bazı temel ihtiyaçlar içerik olarak değişse de temel olarak değişmemiştir. Beslenme, barınma, korunma gibi ihtiyaçlar insanların evrensel ihtiyaçlarıdır.
Türkler teşkilatçı bir toplumdur. Türk tarihine baktığımız zaman başarının ana nedenlerinden birinin bu teşkilatçı sistem olduğunu görmekteyiz. Devlet yapılanmasında çeşitli kurumlar çeşitli görevleri üstlenmiştir. Bu yazıda divanlardan biri
Osmanlı Devletinde yönetim çeşitli birimlere ayrılmıştır. Bugünkü bakanlar kuruluna benzer olan bu birimler temelde üç sınıftır. Bunlar ilmiye, kalemiye ve seyfiye şeklindedir. Bu yazıda seyfiye sınıfı üzerine durmaya
Osmanlı Devletinin zayıflamasının en önemli nedenlerinden biri kurumsal yapının çöküşüdür. Devlet kademelerinde yer alan insanların seçiminde liyakatsizliği gösteren tabirlerden biri de Beşik Ulemalığı kavramıdır. Bu yazıda beşik ulemalığı
Osmanlı Devleti bir asker devletidir. Osmanlıda ana unsur askeriye sınıfıdır. Çünkü devletin var olması ve temel politikası fetih üzerine kurulmuştur. Osmanlının uzun yıllar başarısını da bu askeri yapı
Türklerin bugün büyük bir çoğunluğu Müslümandır. Ancak batıya doğru göç eden Türkler Hristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet dinlerini tanıdıkça zamanla bu dinleri kabul etmişlerdir. Bu yazıda Hristiyanlığı kabul eden
Urgakina kanunları tarihteki ilk yazılı kanunlardır. Bu nedenle hem hukuk tarihi hem de insanlık tarihi açısından çok önemlidir. Bu yazıda Urgakina kanunlarının özellikleri üzerinde kısaca durmaya çalışacağız. Ancak
Malta Kuzey Afrika’nın ve Akdeniz’in anahtarını elinde tutan çok önemli bir strateji noktasıdır. Akdeniz donanmasına önem veren Osmanlı Devleti 16. yüzyılda çok büyük denizci ülkeleri yenebilecek duruma gelmişti.